Mavi
bir dağ bisikleti var Kerim’in. Tatlı bir şey. Her uğradığımda içimi
gıcıklıyor. Sonunda dayanamayıp “versene birkaç günlüğüne” diyorum. Sağ olsun
kırmıyor, emanet ediyor emektarı.
Zaten
o kadar meşgul ki, bisiklete binecek vakti yok. Arazi tipi aracıyla koşturuyor
haberden habere.Alıyorum bisikleti bir heves. Niyetim ertesi gün sahile gidip binmek. Çocukluğumdan beri yapmamışım. Eve dönmeden, başka bir arkadaşıma uğruyorum. Emaneti yaslıyorum dış kapının mandalına.
Birkaç
saat sonra çıktığımda ne göreyim: Kerim’in bisikletinin yerinde resmen yeller
esiyor!
Nispetiye
Caddesi’nin ortasındaki apartmanın birinci katından, güpegündüz yürütmüşler!
Birkaç
günlük arama-taramadan sonra, çaresiz gidip itiraf ediyorum. “Senin bisikleti
çaldırdım birader.”
Aybige
ile bir süredir sevgililer. Gençliğimizin ruhani merkezlerinden olan baba evlerinde
Ümit Amca ve Ayşenur Teyze de var. Topluca “zaten çaldırmasan şaşardık!” der
gibi bakıyorlar yüzüme. Ümit Amca dalgınlığımla inceden dalga geçiyor.Ama Kerim seviyordu o bisikleti. En derin utançlarımdan birini yaşıyorum. Yenisini almayı teklif ediyorum.
Gerçi
o zamanlar benim açımdan bisikletle helikopter arasında fiyat farkı yok. Müzikten
kazandığım o kadar az.
Nitekim
Kerim acısını içine gömüp gülümsüyor. “Boş ver lan, 40’larımıza geldiğimizde
alırsın.”
Arkadaşımın
kalenderliği daha da eziyor beni. Yine de soruyorum. “Emin misin?”
“Evet...
Hem o zamana kıçlarımız garanti kocaman olur. Eritmek için Belgrad Ormanı’nda
pedal çeviririz.”
Sonra
büyük aşkı Aybige’yle evlenip Londra’ya yerleşiyorlar. Kerim Ökten adı
fotoğrafçılıkta dünya markasına dönüşüyor. Ancak yıllar sonra kesin dönüş yapıyorlar
yurda.
Benimse
40’ıma geldiğimden beri aklımda bir senaryo: Bir akşam çalacağım kapılarını. Açtıklarında
fiyonk bağlanmış bir bisiklet görecekler. Sonra çıkacağım karşılarına; 15
yıllık sözü yerine getirmenin haklı gururuyla.
Bugün-yarın
derken, lise arkadaşımız Umut Aral arıyor. Sesi ağlamaklı. “Sorma, Kerim Abi’yi
kaybettik!”
Motosikletiyle
tatile giderken Çanakkale yakınlarında üzerine yıldırım düşmüş. Hastanede
kurtaramamışlar.
Aklımda
Çanakkale’ye gidişlerimiz... Bizi şafak vakti uyandırıp kahvaltılık incir
toplamaya yollayan Ümit Amca...
Haberler
Kerim’in ne baba fotoğrafçı, Türkiye’nin gururu olduğundan bahsediyor. Gazetelerin
birinde motosikletinin resmi. Siyah, sağlam bir makine. Feci kazaya rağmen fazla
dağılmamış.
Bizse
motosikletler gibi değiliz. Dağılıyor, parçalanıyor, lime lime oluyoruz.
Düşecek son yıldırımla, mavi bir bisiklet gibi yitip gidene kadar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder