“Büyük”
gazetelerdeki “süper” muhalif yazarların faydaları saymakla bitmez.
Onların işi, bizi bu yazıdakiler gibi “rahatsız edici” fikirlerden uzakta, huzurlu tutmaktır.
Aydınlık; 31 Mart 2014
Bizi
neredeyse bizden iyi tanıdıklarından, genellikle duymak istediklerimizi
yazarlar her gün.
Zaten
süpermuhaliflik, okurun o gün ne duymak istediğini önceden tahmin edip söylemek
sanatıdır. Gerçeğe uysa da uymasa da.
Biz
de bunu en iyi yapanı baştacı eder, yazısını eşle dostla paylaşırız.
Sonra
da tatmine ulaşmış, gururumuz okşanmış şekilde devam ederiz hayata.
Yazarımız
bizim kanaat önderimiz, bizler de onun akıllı ve seçkin okurlarıyızdır.
Sayımız
az değildir ha! Bazı imza günlerinde kuyruk kilometreyi bulur!
Ama
gel gör ki memleketin halinde değişiklik olmaz. Seçimi yine AKP kazanır.
Çünkü
duymak istediklerimizle gerçekler arasında, görmek istemediğimiz bazı “küçük” farklar
vardır.
Mesela,
süpermuhalif yazarlar halkın “göbeğini kaşıyan adam” ya da “bidon kafalı”
olduğunu söyler bize.
Bunu
duymak bizi rahatlatır. Hatayı kendimizde aramak zahmetinden kurtarır çünkü.
Aksi
takdirde maazallah, millete yıllardır doğru düzgün vizyon, proje, reform ya da
vaat sunamadığımızı kabullenmek zorunda kalırız.
Ya
da mevcut iktidarın gül gibi memleketi batırdığını ve mahvettiğini yazarlar.
Bunu
duyunca da 90’larda Türkiye’nin ne halde olduğunu hatırlamaktan kurtuluruz.
Tansu Çiller’i, Mesut Yılmaz’ı, Susurluk’u falan...
Sonra
“mücadelenin dincilerle laikler arasında geçtiğini” söylerler hep.
Bu
da dünyadaki tek gerçek ayrımın zenginle gariban arasındaki olduğuna uyanmamız
riskini sıfırlar.
Kürt
sorununun ancak silah yoluyla çözülebileceğini fısıldarlar satır aralarında.
Bu
bize kendimizi üstün ırk gibi hissettirir. Üstelik yalnız olmadığımızı görüp seviniriz.
Süpermuhalif
yazarlar için “müşteri memnuniyeti” esastır. AKP tabanının ya da Kürtlerin zaten
müşterileri olmadığını bilirler.
Yani
iktidarı sahiden değiştirmek için oyu ve gönlü kazanılması gerekenlerin.
Bu
sebeple de o vatandaşlara söyleyecek sözleri, uzanacak gönülleri, verecek
fikirleri yoktur. Onların işi, bizi bu yazıdakiler gibi “rahatsız edici” fikirlerden uzakta, huzurlu tutmaktır.
Sonuçta
yazarımız süper, AKP iktidar, biz de Matrix filmindeki “mavi hapı” almış halde
uykuda kalmaya devam ederiz.
Alan
memnun-satan memnun, el ne karışır?