8 Mart 2014 Cumartesi

8 Mart insanın kendine yakışanı giymesidir

Siz bu satırları okurken, el kadar bir Hintli kız, en “cool” spor ayakkabı markasına kauçuk taban üretiyor olacak.

Bugünün “kadınlar günü” olduğunu falan bilmeden. Kendinin “kadın” olduğunu bile bilmeden.

Londra’daki berbat  atölyede Bayburtlu Meryem, günün birinde Thames kıyısına gidip keyif yapmayı hayal edecek.

Amerika’nın göbeğindeki fabrikada fasonda çalışan Nikky, gece vardiyasından kaçmasınlar diye işveren kapıları kilitlediği için yanarak ölen kızları düşünmemeye çalışacak.   

“Trendy” bir markanın Haiti’deki tesislerinde haftada 20 dolara ter döken Maria, bugün 20 yaşına girdiğini unutacak.

El Salvador’da “11 kişiyle aynı odayı paylaşıyorum ve yaşam savaşı veriyorum. Ölmek istemiyorum!” diye başkaldıran işçiye patronu “Ben de bir kadın olarak var olma savaşı veriyorum. Allah’ın cezası ne istiyorsun!” diye gürleyecek.

İsveçli Ingrid, yeni kazağını diken kendi yaşındaki Çinli kızın günde 13 saat çalıştığını hiçbir zaman bilemeyecek.
Tıpkı sevgilisine “kadınlar günü hediyesi” alan Ankaralı gencin o ayakkabının düğmelerini basan saz benizli Koreli kızı bilemeyecek olması gibi.

Siz bu satırları okurken havasız ve yoksul atölyelerde solgun yüzlü her yaştan kadın, harıl harıl mal yetiştirmeye çalışacak.
Magazin eklerindeki moda sayfalarında görüp bayılacağımız malları...

“Ne yapalım yani?” derseniz, çözüm basit: Bugünün gerçek adının “Dünya Emekçi Kadınlar Günü” olduğunu hatırlayalım yeter.
Hatırlamazsak, bugün fason bir gün haline  gelir ve kutladığımıza değmez. Hatırlarsak, o kadınlara selam etmiş oluruz. Kulaklarıyla olmasa da gönülleriyle duyarlar.

t.k. 2011

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder