Geçenlerde doğum günümdü. Sade ve olaysız bir
şekilde girdim 41. yaşıma.
Tam da o gün, “bir kısım” medyanın bir yazıma cevabı, hakkımda yalan haber yazmak olmuş.
Hay bin kunduz! Kim bilir yine hangi zülfiyâre dokunduk!
Duyunca daldım gittim maziye. Aklıma bir zamanlar yaşamış bir genç geldi.
Aydınlık; 2 Nisan 2014
Tam da o gün, “bir kısım” medyanın bir yazıma cevabı, hakkımda yalan haber yazmak olmuş.
Hay bin kunduz! Kim bilir yine hangi zülfiyâre dokunduk!
Duyunca daldım gittim maziye. Aklıma bir zamanlar yaşamış bir genç geldi.
2000’ler tüm Türkiye ile beraber kültür-sanat
dünyamızın da yeniden formatlandığı yıllardı, malum.
Rejim değiştiren her iktidar gibi, kendi
destekledikleri yazarları en tepeye çıkarmaya hazırlanıyorlardı.
Fakat karşılarında gözlüklü bir genç buldular. Kel
alaka bir tip. İki küçük roman yazmış, her nasılsa o yılın en çok okunanı olmuş.
Saçma bir durumdu doğrusu. Lanet olasıcanın orada
olması kimsenin planı değildi.
Genç adam da nerede olduğunun farkında değildi.
Romantik, hülyalı, az buçuk da salak biriydi.
Başarısının şaşkınlığını yaşıyor, el yordamıyla
bir şeylere tutunmaya çalışıyordu.
Görmediği ise, hasbelkader bir büyük gücün ayağına
dolandığı, sistemde “kıymık” yarattığı idi.
Kahraman falan değildi... Üzerine neyin geldiğini
görse muhtemelen kenara çekilir; “büyüklerine” kendiliğinden verirdi yol.
Zaten orada olması da kaderin bir cilvesi,
kahrolası bir yanlış anlamaydı.
Ama bedelini ağır ödedi. Çok fazla yaralandı, itilip
kakıldı, ayaklar altında kaldı.
Kolay hedefti çünkü; başına gelenlerin asıl
sebebine uyanıp ortadan kaybolacak zekâdan ve olgunluktan yoksundu.
Sonunda can havliyle önce roman yazmayı
bıraktığını açıkladı, ardından ilk fırsatta kaçtı gitti uzaklara.
Birkaç yıl sonra geri döndüğünde, başka biri
olmuştu. Artık yaşamıyordu o genç yazar.
İtiraf ediyorum, o genci ellerimle öldürdüm. Daha
fazla acı çekmesine gönlüm razı olmadı.
Öldürmesem de çok yaşamazdı. Kendi cahilliğinin ve
kahrolası yalnızlığının kurbanı olmuştu çoktan.
Romantik ve aptal bir gençti, evet. Yine de onu
zaman zaman özlüyorum.
Bir onun resmine bakıyorum bir de aynadaki adama.
Aradaki fark biraz keder veriyor.
Aynada ışın kılıcı elinde, feleğin çemberinden
geçmiş bir adam var. Belki cahil ve yalnız değil; ama artık genç de değil.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder