Yazan: Esat Fehmi Kalemşor
Ahben
Sonel ismi genç dimağlara yabancı gelebilir. Fakat sinemamızın mazisini bilen
kemale ermiş sanatseverler onu şüphesiz hatırlayacaktır. Bilhassa 1970’li
yıllarda yaptığı avangard, eksperimental ve melodramatik çalışmalarla bir hayli
sükse yapmıştı.
Bazıları
ondan “Yerli Andy Warhol” diye sitayişle bahsederken bazıları da lalettayin
yönetmen sayıp küçümsediler. Kesin olansa Sonel’in bir nevi harika çocuk, bir
sinema fenomeni oluşudur.
O
vakitlerki Ulusal Sinemacılar-Sinematekçiler münakaşasının haricinde, kendine
has ve gayet Avrupai bir üslup tutturmuştu. Bu onu hem hür hem de yalnız kıldı.
Hatta denilebilir ki piyasadan uzak kalması da bu yalnızlığından dolayıdır.
Yıllarca
ortalarda görünmedi Sonel. Ta ki “Şahikalar-Kötülüğün Sonu” ufukta belirene
kadar. Gerçi böyle bir senaryosunun olduğu 70’lerden beri konuşulur dururdu.
Ahben Sonel’in çekilmeyen filmi tam bir Yeşilçam efsanesiydi. Çiçek Bar’da kulaktan
kulağa yayılmıştı. Önce başrol için düşünülen Enis Fosforoğlu’nun
meşguliyetinden dolayı ertelendiği konuşuldu, sonra hepten rafa kalkıp unutuldu
proje. Meğerse uykuya yatmış, uyanacağı zamanı bekliyormuş.
Uyuyan
güzeli uyandıran, ismine camiamızda ilk defa rastladığımız prodüktör Zafer
Yıldız. İşin aslı kendisi kimin nesi bilmiyoruz. Ama mühim olan böyle cesur
müteşebbisleri aramızda görmemiz. Ne de olsa üzümünü yiyip bağını sormamak
sinemanın fıtratında var.
Gelelim
“Şahikalar-Kötülüğün Sonu” filmine. Bir kere Ahben Sonel yıllar evvel yazdığı
senaryoya sadık kalmış. Zaten kendisinin bu konudaki hassasiyetini bilen bilir.
Yer yer “Dünyayı Kurtaran Adam” tarzı bir “B Movie” izlediğiniz hissine
kapılıyorsunuz sonra birden günümüzün Marvel kahramanlarıyla aşık atan bir
avantür doğuyor. Tam fantezi galebe çalacakken birden gözü yaşlı bir melodrama
yelken açıyorsunuz. Kült yönetmen Ahben Sonel 100 senelik sinemamızın tüm
hasletlerini filminde harmanlamak azminde.
Peki
muaffak olabiliyor mu? Hayret ve tecessüsle söylemek gerekir ki ekseriyetle oluyor.
Sanki 37 yılda filmi zihninde tekrar tekrar çekmiş, kurgulamış, müziklendirmiş.
Şimdi yaptığıysa onu peliküle aktarmak sadece. Prodüktör Zafer Yıldız’ın galada
söylediği gibi: “Bizi, bize, bizle anlatmak.”
Filmde
kaza sonucu hayatı değişen bir esas çocuk var. Onu evine alan bir profesör var.
Profesörün esas çocuğa aşık olan ve onu iyileştirmek azmindeki kızı var. Bu
uğurda kullanılan envai çeşit ilmi deneyler, atomik infilaklar ve neticede
hasıl olan süper kahramanlar nesli var.
Tabii
dünyayı ele geçirmek ihtirasındaki süper-kötü adamı da ihmal etmeyelim. Bu rolde
adeta devleşen Suat Güneş’i gözümüz bir yerden ısırıyor ama nereden?
İtiraf
edelim, bu kadar üsluptan üsluba sıçrayan bir filme ya bir kaçık ya da bir dahi
cesaret edebilirdi. Ahben Sonel’in kaçık olmadığı aşikâr. Kulağa çılgınca
gelebilir ama ne yaptığını bilen bir rejisörden bahsediyoruz.
Geçenlerde
yaşadığı bir dizi skandalla zor durumda kalan aktör Boğaç Boray başarılı bir
kompozisyon çizmiş. Kendisi salon adamından süperkahramanlığa natürellik içinde
geçiş yapabiliyor. Bilhassa fiziki mutasyona maruz kaldığı sahnelerde takdire
şayan!
Boray’a
başrolde eşlik eden Arzu Yıldız hakkındaysa, ne yalan söyleyelim bazı
tereddütlerimiz vardı. Öyle ya, sinema tarihi başrole prodüktörün eşi
kontenjanından yükselip sükut-u hayal yaratmış esas kızlarla dolu. Ne mutlu ki
Arzu Yıldız bizi mahçup etti. Sadece romans faslı değil, aksiyon sahnelerindeki
performansıyla da. Bizden sinema camiasına tavsiye, böyle uçan tekme atan bir
aktristle münakaşa etmesinler!
Sektörümüzün
başarılı reji asistanlarından Tuna Kaplan’ın aksesuar-efekt uzmanı Ejder
Kaplan’ın kızı olduğunu biliyor muydunuz? İşte bu filmde öğrenmiş olacaksınız. Nasıl
mı? Aman sürprizi bozmayalım. “Şahikalar”ın aynı zamanda unutulmaz Meral
Sonel’in geri dönüş filmi olduğunu çıtlatalım sadece. Zeki Süzen imzalı
kostümler de epey iddialı.
Peki
tenkit edilecek yan hiç mi yok? Tabii ki var. Senaryo maalesef 1977’de yazılmş
olmanın zaaflarını taşıyor. Prodüksiyon ve efektler sık sık müsamahamıza
sığınıyor. Melodramla fantezi arasında kurulan denge bilhassa son yirmi
dakikada Ahben Sonel’in mesaj verme kaygısından ötürü bozuluyor. Bereket versin
filmin aurası sağlam.
Ahben
Sonel köprünün altından akan sularla boğuşa boğuşa çekmiş “Şahikalar-Kötülüğün
Sonu”nu. Bu da filmin hem gücünü hem de zaafını teşkil ediyor.
Bu
arada, kulaktan kulağa yayılan yeni bir rivayete göre, “Şahikalar”ın 37 yıl
sonra günışığına çıkması da hayli maceralı olmuş. Belki günün birinde başka bir
rejisör de çıkıp bunun filmini yapar. Belli mi olur?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder